Dünyanın en iyi DJ’leri arasında gösterilen Christian Löffler Baltık Denizi’nin kıyısında yaşıyor. DJ ve prodüktör Christian Löffler, Baltık Denizi kııyısında yer alan sakin evinde ortaya çıkardığı melankolik melodilerle dinleyenlerin duygularına hitap ediyor. Dünyanın en iyileri arasında yer alan Christian Löffler İstanbul’a geliyor. Löffler, Zorlu Performans Sanatları Merkezi tarafından düzenlenen caz festivali kapsamında 10 Mayıs tarihinde İstanbul’da sahne alacak. Sanatçı PSM Caz Festivali kapsamında izleyicilere unutulmaz görsel ve işitsel bir deneyim sunmayı amaçlıyor.
Christian Löffler ile müzik, doğa ve gelecek gibi başlıklarla çeşitli konularda gerçekleştirilen röportaj yazının devamında sizlerle.
Bize müzik maceranın nasıl başladığını anlatır mısın?
6 yaşımdan beri müzikle ilgiliydim. Birinci sınıfta en yakın arkadaşımın babasının evinde devasa bir plak koleksiyonu vardı. Birlikte o plak koleksiyonunu dinleyerek, babasıyla sohbet ederek ve tüm gün boyunca konser videoları izleyerek büyüdük.
Müziği hayatına porfesyonal olarak sokmaya ve bir prodüktör + DJ olmaya karar verdiğin zamanı hatırlıyor musun?
Benim için müzik her zaman adım adım büyüyen ve gelişen bir süreç oldu. Kendimi hatırladığımdan beri bir şeyler üretiyorum. Müziğin dışında resim ve fotoğraf da bu üretim sürecine dahil. Bu nedenle şimdi geriye dönüp baktığımda aslında net bir karar zamanım yok, her zaman bunu yapıyordum ve hep yapmaya devam edeceğim diyebilirim.
İlk albümün A Forest’ı kaydetmeye nasıl ve ne zaman başladın?
2011’de yayınladığım ilk EP olan Heights’ın ardından albüm kayıtlarına başladım. Yaratım süreci ise evimin olduğu bölgedeki büyük ormanların içerisinde yaptığım yürüyüşler sırasında kaydettiğim doğa sesleri ve çektiğim fotoğraflarla başladı. Yaptığım müziğin daha organik olmasını isteyerek bu yolculuğa çıktım.
Yaratıcılığının arkasındaki itici gücün ne olduğunu düşünüyorsun? Resim ya da müzik yaparken nasıl hissediyorsun?
Bu benim en başından beri çok severek yaptığım bir iş. Bir yandan da bazen oldukça moral bozucu hale gelebiliyor. Yine de vazgeçmeden üretmeye ve insanlarla paylaşmaya devam ediyorum. Ne hissettiğimi ise tarif etmek çok zor ancak 20 senedir bir şekilde kendimi, duygularımı ifade etmenin yolunu arıyorum ve aramaya devam edeceğim gibi hissediyorum.
Müzik konusunda bir eğitim aldın mı?
Hayır hiç müzik eğitimi almadım ve her şeyi zaman içerisinde kendim öğrendim. İlgi duyduğum şeyleri kendi kendime keşfetmeyi tercih ediyorum. Öğrenme ve üretme sürecimde kendi metodlarımı ve yollarımı kullanmayı seviyorum bu nedenle okula gitmek bir seçenek değildi.
İstanbul’a gelip burada performans sergilemek hakkında nasıl hissediyorsun?
İnanılmaz iyi ve şanslı hissediyorum! Burada pek çok keyifli performans sergiledim ve beni dinlemeye gelen kitleyle olan iletişimimize bayılıyorum.
Senin için 2018’in en önemli anları nelerdi?
Geçtiğimiz sene bir dörtlü yaylı çalgılar ekibi bir piaynist ve Mohna isimli solist ile birlikte performans sergiledik. Başka müzisyenlerle birlikte sahneyi paylaşmak ve onlarla eş zamanlı müzik yapmak benim için daha organik ve daha insancıl bir süreç ve her zaman büyük keyif veriyor.
Yıllar içinde David August, Max Cooper, Parra For Cuva gibi dünyada ünlü müzisyenlerle ve prodüktörlerle çalıştın. Şimdi tek bir isim seçebilecek olsan kiminle ortak bir işe imza atmak isterdin?
Stüdyoda tek başına olmayı ve kendi ritmini tutturmayı seven bir müzisyen olarak bunu söylemek benim için oldukça zor. Bir iş birliği içerisine gireceksem çalışacağım ismin uzun süredir tanıdığım ve çok güvendiğim biri olmasına önem veririm diye düşünüyorum. Bu nedenle daha önce çalıştığım ve senin saydığın tüm isimlerle aramızda hep bir arkadaşlık ilişkisi vardı. Birini sadece yetenekli olduğu için seçmek bana göre imkansız çünkü müzik üretmek benim için inanılmaz kişisel bir olgu.
Yanılmıyorsam Almanya’da Baltık Denizi yakınlarında sakin manzaralı bir evde yaşıyorsun ve bu ortam müziğinde de etkili bir rol oynuyor. Biraz bu etkileşimden söz edebilir misin?
Yaşadığım ev ve deniz arasında sadece bir orman var ve kesinlikle müziğime odaklanabilmek için bu dinginliğe ihtiyacım oluyor. Özellikle çok fazla gezdiğim zamanlarda her şeyi arkamda bırakabileceğim ve huzurla kendime kalabileceğim bir evim olması düşüncesini seviyorum. Tüm bu huzur ve sakinlik müziğimin içerisinde de varlığını gösteriyor. Benim için denize yakın olan bu iklim vazgeçilmez bir şey.
Müziğinde senin de söylediğin gibi bir sakinlik ve aynı zamanda da bir yalnızlık hissediliyor. Bunun arkasında yatan nedeni biraz konuşalım mı?
Bu duyguların içimde derinlerde bir yerlerde her zaman var olduğunu düşünüyorum. Bazen kendime hayatı biraz daha yavaştan almayı hatırlatmam gerekiyor çünkü aile, arkadaşlar ve geçmiş gibi konularda fazla düşünen bir insanım. Benim karakterimde birinin nostaljiye sürüklenmesi bu nedenle stresli olabiliyor ancak böyle bir insan olduğumu kabul edip bu özelliklerimi müziğimi oluşturmaya kanalize ediyorum.
Şimdiye kadar hiç çalmadığın ancak çalmak istediğin festivaller ve mekanlar var mı?
İzlanda ve İsveç’te çalmak çok isterim. Kuzey ülkelerine bayılıyorum ancak oralarda çalmak için fazla olanak olmuyor. Bir de günün birinde yelkenli bir teknede çalmak harika olurdu.
Bu sene senin için en büyük müzikal sınav ne oldu?
Kesinlikle dünyayı dolaşırken aynı zamanda beni tatmin edecek kadar iyi müziği üretmeye devam etmek. Sürekli oradan oraya giderken sakin kalmak ve üretmek inanılmaz zor bir şey ve bu konuda kendimi geliştirerek uzmanlaşmam gerektiğine inanıyorum.
Christian müzisyen ve prodüktör olarak iki farklı karakter mi?
Benim için ikisi arasında hiç fark yok. Müzik yaparken bir müzisyen gibi enstrümanları çalabiliyorum ve stüdyoda her şeyi kendi prodüksiyonumla ilerletiyorum.
Rahatlamak ve kafanı boşaltmak için genelde neler yapıyorsun?
Evimin önündeki deniz kenarında bulunan ormanda koşuya ya da yürüyüşe çıkıyorum. Beni bundan daha fazla rahatlatan bir şey henüz yok. Deniz kokusunu içime çekmek ve uzaktaki dalgaların sesini duymak benim ilacım.
Kendi şarkıların arasındaki favorin hangisi?
Blind! Bu şarkıyı sadece birkaç saatte bitirmiştim ve tüm süreç boyunca sanki bir rüyadaymışım gibi hissetmiştim. Herhangi bir şey hakkında düşünmeden sadece önümde asılı duran bir duyguyu yakaladım ve ürettim.
Peki ya gelecek hakkındaki hayallerin?
Yaptığım şeyi yapmaya devam etmek istiyorum. Müzik ve resim yapmaktan vazgeçmeyeceğim. Yarattığım şeyleri insanlarla sergiler yoluyla da paylaşmak gibi bir planım da var. Yürüdüğüm yoldan oldukça mutluyum ve bu yolda devam edeceğim.
Bir şarkının yayınlanmaya hazır olup olmadığına nasıl karar veriyorsun?
Üretim sürecinde her zaman durup dinlediğim bir nokta var. Bu sıkılmaya başlamadan önceki son durak. Bu noktada kendimi asla devam etmeye zorlamıyorum ve olduğu gibi bırakıyorum. Bu halini seviyorsam hazır olduğunu biliyorum ama sevmiyorsam üzerinde daha sonra çalışmak üzere bir kenara bırakıyorum.
Etrafındaki doğal sesleri kaydedip şarkılarına eklemeyi sevdiğini biliyoruz. Senin için en etkileyici ses hangisi?
En son albümüm Graal’da odamın hemen dışında öten kuşları kaydetmek için yürürken ahşapta çıkardığım sesleri ve kuşları duyabiliyorsunuz. Sabah 4’te bir yaz günü kaydedilen bu sesler ne zaman duysam beni tam o ana geri götürüyor. Kuş seslerine uyanmak beni her zaman mutlu etmiştir…